Beslenme, canlı hayatının devam ettirilmesinde merkezi öneme sahip olmakla birlikte, çoğu davranışın bazen örtük bazen de açık motivasyon kaynağıdır. İlk çağlarda, gününün büyük kısmını avcılık ve toplayıcılıkla harcayan insanoğlunun hayatta kalmak için göstermiş olduğu çabayı düşündüğümüzde, günümüzde besine ulaşma imkanları arttığı ve kişinin günlük kalori eksiğini tamamlamaya dair bir korkusu kalmadığı halde günlük besin alımı ve tüketimine dair çabasında bir tasarruf gözlemlenmemektedir. Bu durum modern insanın beslenmeye bakışının ve beslenme sonrası kazanımlarının farklılaşmasıyla açıklanabilir. Kişiler besin alımına duygusal ve sosyal anlamlar yükleyebilmektedir ve bu anlamlar modernizmin sonuçlarından biri olarak görülebilecek yeme bozukluklarının ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.
Yeme bozukluğu, kişinin beslenme davranışında çeşitli nedenlerden ötürü meydana gelen bozulmalar olarak tanımlanan psikolojik bir rahatsızlıktır. En çok bilinen türleri anoreksia nervoza, blumia nervoza’dır. Genellikle ergenlik ve genç yetişkinlik esnasında ortaya çıkan yeme bozuklukları, kadınlarda erkeklere oranla 10 kat daha fazla görülmektedir.
Yeme bozukluklarının ortaya çıkmasında tek bir etmen yoktur. Fizyolojik, genetik, kültürel, ailesel ve bireysel herhangi bir etmen hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayabilir. Örneğin, yeme bozukluklarında genetik etkenleri incelemek adına yapılan araştırmalar aile üyelerinden birinde yeme bozukluğu olduğu takdirde diğer üyelerde de bu bozukluğun görülme olasılığının arttığını ortaya koymuştur. Ek olarak, araştırmacılar bu hastalıkların ergenlikte ortaya çıkmasının değişen beyin yapılarından kaynaklı olabileceğini söylemektedirler. Bunun yanında “zayıf” olmanın ideal sayıldığı kültürlerde de özellikle anoreksia nervoza gibi yeme bozukluklarına daha fazla rastlanmaktadır.
Mükemmeliyetçilik yeme bozukluğu olan kişilerde en çok görülen kişilik özelliğidir. Bu durumun aile bireyleriyle kurulan ilişki sonucu olduğu düşünülmektedir. Yeme bozukluğu olan kişilerin aile yapılarına bakıldığında aşırı kontrolcü, mükemmeliyetçi ve kısıtlayıcı ailelerin çoğunlukta olduğu görülmektedir. Bu sebeple kişi kendi hayatında kuramadığı hakimiyeti kendi bedeni üzerinde kurmak adına beslenmesinde aşırı kontrolcü davranışlar sergileyebilir. Bunun yanında aile içerisinde kişiden yüksek beklentilerin olması veya aile üyelerinin de kendi bedenlerini kontrol etmeye yönelik çabası kişinin olumsuz beden algısı geliştirmesine ve beden algısında bozulmaya yol açabilir.
Anoreksiya Nervoza; kişinin kilo almakla ilgili büyük bir korkuya sahip olması ve buna bağlı olarak beslenmesini aşırı kontrol etmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu hastalığa sahip olan kişilerin beden algıları bozulduğundan, vücut ağırlıkları çok düşük olmasına rağmen kendilerini kilolu olarak değerlendirme eğilimindelerdir. Anoreksia nervoza hastalığı olan kişiler kilo alma endişesiyle beslenmelerinde önemli ölçüde kısıtlamaya giderek yedikleri miktarı azaltma veya uzun süre yemek yememe gibi davranışlarda bulunabilirler. Hatta kısıtlayıcı diyetlere ek olarak aşırı spor yapma ve kilo almalarını engelleyecek ya da kilo vermelerine yardımcı olacak ilaçlar (laksatif ve diüretik vb.) kullanabilirler. Bu hastalığın fizyolojik etkileri; çok düşük kilo, güçsüz saç ve tırnaklar, ciltte kuruluk ve solgunluk, kabızlık, düşük vücut ısısı olarak sıralanabilir.
Blumia Nervoza; kişinin ataklar halinde kontrolsüz, aşırı miktarda yemek yeme davranışında bulunması ve ardından kontrol kaybından kaynaklı suçluluk duyması veya kilo alma korkusu sonucu kusma, ilaç kullanma, oruç tutma veya aşırı egzersiz yapma gibi telafi davranışlarında bulunması olarak tanımlanmaktadır. Anoreksia Nervoza’dan farklı olarak bu hastalığa sahip kişilerin vücut ağırlıkları normal seviyededir. Blumia Nervoza hastaları değersizlik, öfke gibi duygu durumlarından kaynaklı olarak kontrolsüz yeme davranışında bulunurlar ve daha sonrasında suçluluk ve utanç hissederek telafi davranışı sergilerler. Ancak telafi davranışı kişide tekrar benzer duyguları ortaya çıkarır ve kişi kontrol edemediği bir döngüye girmiş olur. Bu sebeple terapide, iyileşme sağlamak için kontrolsüz yeme davranışını tetikleyen nedenin ortaya çıkarılmaya çalışılır. Blumia nervoza hastalığının fizyolojik etkileri, kusma davranışını başlatmak için kullandıkları ilaçtan kaynaklı kalp problemleri, düşük tansiyon yemek borusunda tahribat, diş minelerinin zarar görmesi, diş çürümesi, kulak altı bezlerinde şişlik veya göz çevresinde kızarıklık olarak sıralanabilir.
Yeme bozukluğu bulunan hastalar, hastalıklarını kabul etme ve terapi alma konusunda direnç gösterirler. Bu sebeple bu hastalıklar, %10-15 oranında ölüm ile sonuçlanmaktadır. Yeme bozukluklarının nüksetme olasılığı yüksek olduğundan tedavisinde diyetisyen, psikolog veya başka uzmanlar eşliğinde bir ekip olarak çalışılması önerilmektedir. Öncelikle hastanın durumuna göre ayaktan tedavi veya yatarak almasına karar verilir. Hastane yatışlarında asıl amaç hastanın kilosunun ve değerlerinin normale döndürmektir. Daha sonra ayaktan tedavi aşamasında özellikle ergen hastalarda bireysel terapinin yanısıra ilişkileri iyileştirmek ve nüksetme olasılığını en aza indirmek adına aile terapisi önerilmektedir.
Kaynaklar:
Demir; B., Kabakçı, E. (2001). Yeme Bozuklukları. Hacettepe Tıp Dergisi 32(2):125-131
Erbay, L. G., & Seçkin, Y. (2016). Yeme bozuklukları. Güncel Gastroenteroloji, 20(4), 473-477.
Butcher, J. N., Mineka, S., & Hooley, J. M. (2013). Anormal psikoloji. (Çev. Okhan G.). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Yazan: Stajyer Psikolog Peren Doğa Salihlerli