F A C E P S İ K O L O J İ K L İ N İ K
blog image

İyi ve Kötü Çocukluk

 

Şimdi iki tip çocukluk dönemi hayal edelim. Bunlardan biri iyi geçen bir çocukluk dönemi olsun. Bununla ilgili olarak ilk söyleyebileceğimiz iyi hissettiren bir çocukluk olduğudur; üzgün olduğunuzda  birisi acınızı dindirmek için size el uzatır, öfkelendiğinizde birisi sakinleşmenize yardımcı olur, anlamadığınızda birisi açıklar, dağınık olduğunuz zamanlarda utanç duymanıza engel olur, hata yaptığınızda size hatalı biri olarak bakmaz. Eğer ortada bir problem varsa siz bunun üstesinden geleceksindir. Kısaca, siz var olmayı hak edesinizdir. Rekabetçi  düzenin değer yargıları her ne olurlarsa olsunlar, siz  bir ya da iki sevgi dolu yetişkinin merkezinde olduğunuz evrende fazlaca değerlisinizdir.

Bir diğer çocukluk dönemi ise mücadele ve acı dolu; kötü çocukluk dönemidir. Ağladığınızda sizi yaygaracı olarak adlandırırlar, zorlandığınızda dikkat eksikliğinden müzdarip olduğunuzu söylerler, başarılı olamadığınızda bunu sizin karakteriniz olarak alırlar, dağıldığınız zamanlarda sizden rahatsız olurlar, güçlü olmaya çalıştığınızda sizi sınarlar, güçsüz olduğunuzda aşağılarlar. Kısaca, sizin etrafta olmanız biraz utanç vericidir. Tam olarak varolmayı hak ediyormuşsunuz gibi değildir. Bir yükmüşsünüz gibidir ve en nihayetinde koca bir hayal kırıklığı... İlk tip çocukluk herkesin sahip olmak isteyeceği en güzel hediye gibidir. Tatminkar ilişki formlarına ulaşmada, cinselliği kabullenmede, mükemmeliyetçilikten uzak bir elde etme arzusunda ve sıkıntıya karşı direnç kazanmada yol göstericidir. Kötü bir çocukluk dönemi ise kalıcı ve sonu olmayan bir sorun gibidir. İlişkileri baltalar, özgüveni zedeler,  cinsellik etrafında sonsuz sorunlar oluşturur, kaygı, öz-nefret ve utanç üretir.

 Hala kötü bir çocukluğun nasıl onarılacağını tam olarak bilmiyoruz. Bunlar edinilmiş acılardır; ama yine de, zor da olsa, akılda tutulması gerekenler vardır. İçinizdeki çılgınlığı anlamak için yapabileceğiniz her şeyi yapın. İlk sezgileriniz ve tepkileriniz hakkında şüpheci olun. Gelişme şansınızı sabote etmek için yapacağınız garip denemelere dikkat edin. Başınızdan neler geçtiği hakkında etrafınızdaki insanları kibarca ve dikkatli bir biçimde uyarın. Onları, sizi zorlu biri olduğunuz için suçlamaktansa; sizin adınıza üzgün olmaya davet edin.  Kitaplarla, terapiyle ve düşünerek, kazanabileceğiniz en üst düzey iç görüyü kazanmaya çalışın. Bunun size kalan bir miras olduğunu ve siz nereye giderseniz gidin sizinle birlikte geleceğini kabul edin. Normal olan kendiniz için acıma değil; ama biraz üzüntü duyuyor olmanız.

 

Kaynak:  https://www.youtube.com/watch?v=2fG9-W-OwCs

Çeviri: E. Ebcim

Makaleyi Paylaş: